7 Haziran 2008 Cumartesi

Kartuşları Temizlemek

Kartuşları temizlemek

Inkjet yani mürekkep püskürtmeli yazıcıları kullanmak için yüksek bir maliyeti göze almak gerekiyor, zira özellikle çok hızlı şekilde tükenen kartuşlar nedeniyle tüketiciler uzun zamandır farklı alternatifler arıyor.

Özellikle siyah çıktıyı sıkça alan kullanıcılar, siyah kartuşu çabuk bitirdiklerinden çıktılarında artık siyah rengi kullanamıyor ve diğer renklere muhtaç kalıyor.

Burada önemli olan yazıcının neden alınıyor olduğu sorusudur. Eğer genelde siyah/beyaz çıktı alıyorsanız ve bu işlemi ay içinde yoğun olarak gerçekleştiriyorsanız siyah/beyaz bir lazer yazıcı almanız daha mantıklı olacaktır. Zaten bugün lazer yazıcıların fiyatları oldukça gerilemiştir, bunun anlamı hemen her kullanıcı rahatlıkla bir lazer yazıcı edinebilir.

Ancak elbette mevcut mürekkep püskürtmeli yazıcılarımızdan daha fazla verim alma şansımız da var. İlerleyen sayfalarımızda göstereceğimiz birkaç ufak püf noktayla yazıcınızı çok daha aktif bir şekilde kullanabileceksiniz. Bunun için elinizde biraz ılık su, birkaç tane kulak çöpü, fincan tabağı, biraz isopropyl alkol ve bir pamuklu bezin bulunması gerekiyor.

İzleyeceğiniz metotlarla kartuşunuzun ömrünü arttıracaksınız, fakat unutulmamalı ki bu yöntemlerin kartuşunuza zarar verme olasılığı her zaman var.

Adım 1

Yazıcınızın kapağını açın ve kartuşunu içinden kafasına zarar gelmeyecek şekilde çıkarmaya çalışın. Kartuşu kafasını döndürdüğünüzde bir leke fark edeceksiniz. Bu bölümü kulak çöpüyle (temiz olduğuna emin olun) ağızlığını temizleyin. Diğer kula çöpünü de ılık suya ya da isopopyl alkole batırın ve kartuş ağızlığını bir kez daha temizleyin. Ancak temizlerken kartuşa fazla baskı uygulamamaya özen gösterin, bu kartuşunuz için tehlikeli olabilir.

Bu aşamada dilerseniz kartuşunuzu tekrar yazıcınıza takarak bu yöntemin işe yarayıp yaramadığını test edebilirsiniz. Eğer sonuç olumsuzsa, ikinci adımı uygulamayı deneyin.

Adım 2

Kartuşun ağızlığının olduğu bölümü ılık suyla dolu fincan tabağınıza batırın ve bir iki saat, ya da gerekirse daha fazla bekleyin. Ancak kesinlikle kartuşun tamamını suya sokmayın, aksi takdirde kartuşunuz işlevini tamamen yitirecektir.

Kartuşunuzun kurumuş olan mürekkebinin nemlenmesi gerekiyor. Kartuşunuzu bir süre suda tuttuktan sonra, kartuşunuzu sudan çıkarın ve dikkatli bir şekilde kartuşunuza yayılan fazla suyu kurulamaya çalışın. Kartuşunuzu tekrar yazıcınıza takın, eğer yöntem işe yaramadıysa 3. adıma geçebilirsiniz.

Adım 3

Kartuşunuzun ağızlığını kuru ya da nemli olan pamuklu bezin üzerine yerleştirin ve hafifçe kartuşunuzu bu pamuk beziyle temas ettirin. Bu sırada beze biraz mürekkep sızması gerekiyor, buna dikkat edin. Bu, mürekkebin aktığının ve mümkün olduğu kadar içine çektiğinin işaretidir. Bu işlemi, mürekkebin bir kısmının dışarı çıkması için 5-10 dakika süreyle uygulayın. Ardından tekrar kartuşunuzu yazıcınıza takın ve bu adımın işe yarayıp yaramadığını kontrol edin. Yine sonuç alamazsanız bir sonraki yöntemi deneyin.

Adım 4

Bu yöntemin uygulanmasının diğerlerine göre kartuşunuza zarar verme olasılığı daha fazladır. Kartuşunuzu musluğun altına getirin ve 15-20 dakika ılık suyla temas ettirin. Ancak kartuşunuzun üzerine çok fazla su akmamasına dikkat edin. Diğer bir deyişle musluktaki suyun olabildiğince ince akması gerekiyor.

Bu işlemin ardından kartuşunuzun ağızlığının dışındaki ıslak bölgeleri pamuklu bezle kurulayın ve tekrar kartuşunuzu yazıcınıza takın. Bu yöntem işe yaramazsa son adıma geçebilirsiniz.

Adım 5

Şimdi elinize fincan tabağını alın ve kartuşun ağızlığını fincan tabağına dönük şekilde yerleştirin ve ağızlığı aşmayacak şekilde bu tabağın içini isoproply alkol ile doldurun. Temizlik maddesi olarak isoproply alkolü elektronik marketlerde bulabilirsiniz.

Daha önce anlattığımız 2. adımı aynı şekilde uygulayın ya da pamuklu beze alkol damlattığınız 3. adımı uygulayın. Bu işlemden sonra kartuşunuzu yazıcınıza takın ve bu yöntemin işe yarayıp yaramadığını kontrol edin.

Eğer anlattığımız bu yöntemler işinize yararsa, bu sayede yeni kartuş almak zorunda kalmayacak, gereksiz masraftan da kurtulmuş olacaksınız.

http://www.chip.com.tr/konu/Kartuslarinizin-omrunu-uzatin_7146.html

E-posta'nın önemi gittikçe azalıyor mu?

Anında mesajlaşma, bloglar ve diğer Web 2.0 araçlar e-postanın tahtını sallıyor.

Mektuptan sonra en popüler haberleşme sistemi
olan e-postalar, günümüzde eski cazibesini yitirmiş durumda.
Geçtiğimiz haftalarda yapılan anket ve araştırmalarda, yeni nesil internet kullanıcılarının haberleşmek için e-postadan ziyade anında mesajlaşma, forumlar ve sosyal ağ sitelerini kullandıklarını ortaya çıkardı. Üstelik gençler yeni nesil mobil teknolojileri de bu tarz ortamlara bağlanmak için kullanıyorlar. Mobil e-posta servisleri ise kesinlikle revaçta değil. Popüler bloglar bu haberi duyururken, e-postanın yavaş, güvensiz ve karmaşık olduğunu söylerken, yakın zamanda rafa kaldırılacağını bile iddia ettiler.
Ancak gerçek bu kadar da basit değil. İletişim metotları üzerine spekülasyonlar yapmak kolaydır ancak e-postadan sonra öldü denilen faksın halen kullanılıyor olması, bu spekülasyonlara verilecek en güzel cevap.

Gençler arasında e-postanın öneminin gittikçe azalmasına karşın, analistler e-posta kullanımının internetin yaygınlaşmasına paralel olarak her yıl büyüdüğünü söylüyorlar.

Yapılan araştırmanın en ilginç sonucu ise, öğrencilerin e-posta ve diğer haberleşme yöntemlerini birbirlerinden ayırma tarzları. 18 yaş altında hemen hemen herkes, en azından sosyal ağlara ve anında mesajlaşmaya kayıt olabilmek için bir e-posta adresi alıyor ve bunu nadiren de olsa kullanıyor. Ancak 21 yaşındakilere gelindiğinde durum biraz değişiyor. Üniversite öğrencileri her ne kadar aynen 18 yaşındakiler gibi sosyal ağları ve anında mesajlaşma uygulamalarını daha çok kullanıyor olsalar da, e-postayı farklı amaçlar için kullanıyorlar. Özellikle iş ve staj başvuruları, profesörlerine gönderdikleri mesajların daha resmi olması gerektiğini düşünerek, e-posta adreslerini daha sık kullanıyorlar.

Üniversite değişikliği
Araştırmanın yapıldığı Georgetown üniversitesindeki öğrencilerin birçoğunun fikri hemen hemen aynı. Finans bölümünde hazırlık sınıfında eğitim gören Matt Melymuka kişisel durumunu şöyle anlatıyor: “Lisedeyken anında mesajlaşma yazılımlarını bolca kullanırdım ancak üniversiteye başlayınca durum değişti. Artık e-posta benim için öncelikli mesajlaşma yöntemi.”
Öğrencilerin büyük bir çoğunluğu profesörleri ile yazışırken veya okul projelerini hazırlarken birbirleri ile haberleşmede daha kesin olduğu için e-postayı kullanıyor. Üniversitenin öğrenci işleri bölümü tüm öğrencilere günde yaklaşık 10 posta gönderiyor. Bunların hepsi genel güvenlikten, sınav duyurularına kadar öğrencilerin öğrenim hayatlarında önemli yer tutan konular hakkında. “E-posta kullanılabilecek en resmi ve en iyi başarılı iletişim yöntemi.” diyor Matt Melymuka.
Öte yandan Meylmuka kendisini halen ciddi bir kısa mesaj kullanıcısı olarak görüyor. Arkadaşları ile hızlı bir şekilde haberleşme ve sosyal iletişim kurmak için üniversitede öğrenciler arasında en popüler haberleşme şeklinin cep telefonları üzerinden gönderilen kısa mesajlar olduğunu söylüyor.

Bir başka üniversitede durum farklı değil. New Hampshire Üniversitesi’nde makine mühendisliği bölümünde eğitim gören Andy Trybus benzer şeyler söylüyor. Andy, haftada en az 3 kez e-posta mesajlarını kontrol ettiğini, böylece hem ortak çalışma grubundaki arkadaşlarından hem de okuldan gelen mesajları takip edebildiğini söylüyor. Bunu yapmak için ise Treo kablosuz el bilgisayarını kullanıyor. Ancak Andy hemen hemen her gün Facebook’a girerek arkadaşlarının kendisine göndermiş olduğu mesajları kontrol ediyor.
Aynı üniversitede son sınıflarda okuyanlarda ise durum biraz daha e-postadan yana dönüyor. Ben Parker, müzik eğitimi alıyor ve e-postalarını günde 3 kere kontrol ettiğini belirtiyor. Okulun genel güvenlik görevlileri yapacakları tüm duyurular için e-posta kullanıyorlar. “Burada öğrenim gören öğrencilerin büyük bir kısmı e-postayı ciddi bir biçimde kullanmak zorunda. Özelikle sınıfların durumları ve ev ödevlerinizi takip edebilmek için bu çok önemli.” diyor Ben Parker.
Parker halen arkadaşları ile sinemada veya bir konserde buluşmak için cep telefonunun kısa mesaj servisini kullanmaya devam ediyor. Ayrıca arkadaşları ile irtibatta olabilmek için sık sık Facebook’u ziyaret ediyor.

Bu üç üniversite öğrencisinin mesajlaşma alışkanlıkları muhtemelen daha genç internet kullanıcılarının alışkanlıkları ile tezat oluşturuyordur. Çünkü halen e-posta konusunda iyimser bir yaklaşım sergiliyorlar. Uzmanların bu konuda yorumları da destekleyici nitelikte.
“E-posta kesinlikle ölmüş değil. Yeni metotların hızlı bir şekilde büyüyor olmaları e-postanın öleceği anlamına gelmiyor. Bu birbirini yok etme oyunu değil.” diyor, Wireless Internet & Mobile Computing firmasında analist olarak çalışan Alan Reiter.
Reiter, internet büyüdükçe daha farklı mesajlaşma yöntemlerinin çıkacağını ve kullanıcıların yaş gruplarına göre farklı metotları daha fazla benimseyeceğini söylüyor. Hatta bir süre sonra video mesajlaşmanın kesinlikle daha popüler olacağını iddia ediyor. Şimdiki en büyük engel ise bant genişliği ve fiyatların çok yüksek olması. “Artık multimedya çağında yaşıyoruz ve mesajlaşma da buna ayak uyduracak. Gelecek videoda” diyor.
Araştırma firmalarından yalnızca bir tanesi sıkı bir şekilde e-postanın arkasında duruyor. Kaliforniya, Palo Alto merkezli Radicatii Group Inc. diğerlerinin aksine her geçen yıl e-posta mesajlaşmanın önemini artırdığını söylüyor. Radicati’nin araştırmalarına göre şu anda tüm dünyada aktif olarak kullanılan 1.4 milyar e-posta hesabı bulunuyor. Bu rakamın her sene 200 milyon artacağı tahmin ediliyor. Yani 2010 yılına gelindiğinde 2 milyar e-posta kullanıcısı olacak.

Gençler farklı düşünüyor
Daha genç kesim üzerinde yapılmış olan en ciddi araştırma 2005 yılına ait. Yaşları 12 ila 17 arasında değişen 1100 genç üzerinde yapılan araştırmaya göre gençler e-postadan ziyade anında mesajlaşma yazılımlarını kullanarak sohbet etmeyi tercih ediyorlar. Araştırmayı yürüten uzmanlardan Amanda Lenhart, aynen büyükleri gibi aslında bu gençlerin de e-postayı daha ciddi bulduklarını ve anında mesajlaşma yazılımlarını daha samimi arkadaşları ile haberleşirken kullandıklarını ortaya koydu.
Bu konuda yapılan daha geniş kapsamlı çalışmalar ise işi yalnızca e-posta servisi sunmak olan Yahoo veya Hotmail gibi firmaların bir süre sonra işe yaramaz hale gelip gelmeyeceğini konu alıyor. Çünkü gençlerin büyük bir kısmı sosyal ağları kullandıkça bu tarz servislerin popülaritesi düşmeye başlıyor. Wall Street Journal’ın geçtiğimizde günlerdeki sayısında konu hakkında yayınlanan haberde, e-posta servisi sağlayan firmaların sosyal ağlar üzerine araştırma yaptıkları duyurulmuştu. Firmalar sosyal ağ kavramını kendi e-posta sistemlerine oturtmayı ve böylece banner reklam gelirlerinden daha fazla pay almayı hedefliyorlar.

6 Kasım’da Hitwise Intelligence tarafından yayınlanan bir raporda ise İngiltere’de sosyal ağların artık yavaş yavaş web tabanlı e-postalardan daha fazla kullanılmaya başlandığı bildiriliyordu. Hitwise’ın raporuna göre en çok kullanılan 25 sosyal ağ – ki bunlar arasında Facebook, Bebo ve MySpace bulunuyor – tüm internet trafiğinin yüzde 5.17’sini almış durumdalar. Eylül ayında tüm web tabanlı e-posta servis sağlayıcılarına akan trafik ise yüzde 4.98 olarak gerçekleşti. Bu firmalar arasında Hotmail, Yahoo Mail ve Gmail’de bulunuyor.
“Bu rakamlar gösteriyor ki sosyal ağlar, web tabanlı e-posta hizmeti veren firmaların liderliklerini öldürdü. Artık gençlerin büyük bir çoğunluğu haberleşme faaliyetlerini sosyal ağlar üzerinden yapmaya başladılar” diyor analist Robin Goad.
Henüz diğer ülkelerde yapılmış buna benzer araştırmalar bulunmuyor. Ancak tüm ülkelerde mobil operatörler artan ihtiyaçları gidermek için daha farklı hücresel mesajlaşma seçenekleri sunmaya başladılar. Örneğin Amerikan mobil firmaları, Avrupa’da uzun zamandır popüler olan metin mesajları kendi servislerine eklemeye başladılar. QWERTY klavyeli ürünlerin gelmesi ve iPhone gibi ürünlerde bulunan sanal klavyeler sayesinde kullanıcılar daha rahat mesaj gönderebiliyorlar. Bu sayede uzun mesajları bile yazmak kolaylaşıyor.
Gartner’dan Tole Hart mobil telefonlar üzerinden yapılan mesajlaşmaları şu şekilde yorumluyor: “Her ne kadar gönderilebilecek olan mesaj uzunluğu çok kısa olsa bile, mobil mesajlaşma daha uzun yıllar kullanılacaktır. Bu e-postanın öldüğü anlamına gelmiyor. Tam tersine diğer mesajlaşma servislerinin önemleri artıyor.”

Hoşgeldin beşinci nesil!
Gartner tarafından yayınlanan en son rapor, kurumlardaki çalışanların büyük bir kısmının artık e-posta çiftçileri haline geldiklerini ve iş yüklerinin büyük bir kısmının artık e-posta cevaplamak olduğunu bildiriyor. Rapor, e-postanın halen en büyük ortak çalışma platformu olduğunu ancak artık yetersiz kaldığını söylüyor.
Uzmanlara göre internet kafelerdeki çocuklar bile daha başarılı araçlar kullanarak birbirleri ile haberleşebilir ve ortak çalışmalar yapabilir hale geldiler. Üstelik bu araçların büyük bir kısmı tamamen bedava olarak sunuluyor. Beşinci nesil olarak isimlendirilen bu gençler, internet üzerinden haberleşmenin ve iş yürütmenin en başarılı temsilcileri.
Hem sosyal ağlar hem de Web 2.0 teknolojileri sayesinde aslında kurumlar da kendi iş süreçlerine daha yenilikçi fikirler katabilirler. Eğer mesele daha yenilikçi bir kurum haline gelmekse, bu tarz enstrümanları kullanmanın hiçbir sakıncası bulunmuyor.
Gartner’ın araştırma başkanı Brian Prentice, artık zamanının büyük bir kısmını e-posta silmeye adadığını itiraf ediyor. “Günümüz iş şartlarında ne kadar çok e-posta siliyorsak o kadar üretken olduğumuzu düşünürdük; ancak bu tamamen boş bir inanışmış! Artık boş bir mesaj kutusu görmek nirvanaya erişmeye benziyor. Adresinize gelen her postaya itinalı bir şekilde uzun uzun cevaplar verdiğinizi düşünün. Hepiniz çıldırırsınız.”

http://www.computerworld.com.tr/e-posta-nin-onemi-gittikce-azaliyor-mu-detay_414-sayfa_1.html







NTVMSNBC Teknoloji Haberleri

Vikipedi'de Arama Yapın!!!

Powered By Blogger

Biraz da Müzik!!!

Hava Durumu

Fenerbahçe Haberler